27 Aralık 2016 Salı

ENERJİ MİMARLIĞI


      Enerji mimarlığı  yapının  kendine  yetebilecek    kadar    enerji   kullanması  ve     kendine  yetebilecek  kadar  enerji  üretebilmesi   , yapının  nefes   alması     demektir .  Her bir   varlık  kendisine  yetecek  kadar   enerji  üretir  ve  tüketir. Formunu  gösteriş değil  işlevsel  olması  belirler. Yani  enerji  mimarlığını anlatmak  istersek  bir  planlama  süreci  diyebiliriz .  Bu   planlama  süreci  kent   tasarımından  yapıda  seçilen   doğru  malzemeye  kadar   geçen   sorumluluk   dolu  süreçtir.
      Bir  yapı  doğru  inşa  edilmesiyle , doğru  bir   şekilde  yönelmesiyle  ,  doğru   tasarımıyla  ve doğru  malzemeleriyle   % 50  enerji  tasarrufu  sağlamış  olur . Ve  bu  klasik  bir  inşaat yapımından daha fazla   para  harcatmaz  .
Pasif   güneş enerjisini  kullanma  konusundaki  sonuca gelirsek;  yenilenebilir  enerjilerden olan   güneş enerjisinin  yapıda kullanımının son derece karmaşık, hatta  bazen bilinen yapım ve tasarım   kriterlerine ters  düştüğü görülmektedir. Ancak özel tasarımlarla teknoloji ile estetiğin bütünleşmesini sağlamak  mümkündür. Güneş enerji panellerinin  yapılaşmış  ya da doğal çevre ile uyumunun sağlanmasında tasarımcıların güneş panellerini  gizlemek için  renk, doku ve  biçimin çevresiyle uyumlu hale  getirilmesi ,  doğal çevrenin   ya  da yapılaşmış çevrenin  taklit edilmesi yada  güneş panellerini yapının bir unsuru olarak tasarlanması, panellerinin  özel üretimlerle bir heykel  gibi tasarlanarak kullanılması  gibi estetik ilkelere dayanan çözümler üretmeleri faydalı olacaktır.
Tasarımcıların  üretim şirketleri ile iş birliği içinde  çalışmasıyla  standart çözümlerin de üretilerek   maliyetin düşürülmesi, uygulamanın   yaygınlaştırılması açısından gerekli görülmektedir. Türkiye'nin güneşlenme  yönünden ne kadar zengin olduğu düşünüldüğünde, bu konudaki maliyet ve estetik problemlerin aşılarak güneş  enerjisinin kullanımının yaygınlaştırılması gerekmektedir.

PASİF GÜNEŞ ENERJİSİ HAKKINDA


    Yapılar  insanların  barınmasını sağlayan insanları  afetlerden  koruyan sığınaklardır.Ve  bu görevlerini yerine  getirmek  için  dizayn  edilirler. Bu yapılarda ısıtma , soğutma  ,  aydınlatma gibi  kullanılan klasik enerji kaynaklarına alternatif olarak yeni ve  temiz enerji kaynağı olan  güneş  enerjisinin  kullanılması  pasif  güneş  enerjili  sistemdir. pasif  güneş   enerjisi  sistemi  binayı toplayıcı olarak kullanan  ve herhangi  bir  ekipmana  ihtiyaç  duymadan  ısıyı  depolayıp  muhafaza   edebilen  bir  mekanizmadır. Bu  işlemleri yerine  getirirken  yazın   minimum  derecede  ısı  kazancı  kışın  maksimum  derecede   ısı kazancı  sağlamaktadır. Bunun  için  güneye  yönlendirilen  geniş  cam  alanları ,  sistemin  performansını  arttırıcı   malzemelerden  meydana  gelen ısıl  kütlelerden  ve  enerji   korunumlu  binalardan   yararlanırlar.pasif güneş  sistemleri  iki  başlık   altında  incelemek  mümkündür. pasif güneş  enerjisi ile  ısıtma  sistemi ile  doğal  soğutma sistemi olarak.
Pasif  güneş  sistemin   avantajlarını  sıralayacak  olursak ;
*çalışma prensipleri   basit  ve  bakımları   basittir
*sistem  maliyetleri  eğer depolayıcı  elemanı destekleyen  zemin  bulunuyorsa  aktif  sistemlerden  daha  düşüktür.
*sistem  faydalı  sistem  devre  dışı  kalsa  bile  çalışmaya  devam   eder.
*pasif  dizaynlar çoğu  zaman estetik  dizaynlara  göre  daha  çok  tercih  edilir .
       Pasif enerji sistemlerinin  dezavantajı da vardır . Bu  güneş  ışığının    depolanacağın   alanın    yapının   mimarisi  ile   bütünleşmemesidir. Bundan  dolayı  yapının  diğer  bölümleri ile   bütünleşir.
       Pasif  güneş  enerjisi  ile  ısıtma sistemi  güneye  yönlendirilmiş  camların  içinde  depolanan  enerji  ,  binadaki  ve  özel  alandaki  elemanlarda  depolama , mekanik  elemanlardan  en  az  derecede  faydalanılarak  radyasyon , kondüksüyon , konveksiyon  gibi  doğal  yollar  ile  enerjinin  dağılımı , yüksek   ve düşük  sıcaklıktaki  enerji  akımının  doğal  yollar  ile  kontrolüdür .
         Pasif  sistem  tiplerini  sıralayacak  olursak ;
         *Direk  kazanç sistemi
         *İndirek   kazanç  sistemi
         * Isı  depolayıcı  duvarlar
         *Çatı  havuzları
         *Entegre  sera  sistemleri
         *Ayrılmış  kazanç  sistemleri

Direkt kazanç sistemi ;
         Güneş  enerjisini  kullanmanın  en  basit  ve  kolay   yoludur . Güneye  yönlendirilmiş  cam   panallere  vuran  güneş  ışığı  camın  fiziksel  özelliğinden  faydalanılarak  hacime  kısa dalga  boyu  ışınları   geçmesi   prensibine  dayanır. Gündüz  çatıda , döşemelerde  depolanan  enerji gece   ihtiyacın  ortaya  çıkması  halinde  konveksiyonel  olarak  dağılıyor .  Yazın ısınmaya   ihtiyaç   duyulmadığı  zamanlarda   gölge  araçları   kullanılarak  ısı  kazançları  minimuma   indirilmeye   çalışılır. Bu  yapı aynı  zamanda  gün  ışığının  eşyalara  zarar   vermesini de  önler . Dünya  üzerinde  pek  çok  örneği  vardır fakat  en  çok  dikkat  çeken örnek İngiltere'de  bulunan   mimar  Emisle A.Morgan  tarafından  dizayn  edilen St. Georges okuludur . Yapının  % 50 si  güneş   enerjisi ile  çalışmaktadır.
İndirekt kazanç sistemleri ;
        Bu  kazanç  sistemlerinde  güneş  enerjisi  yapının  dışında  bir  alanda  depolanmaktadır. Doğal  taşınım  yollarıyla  yaşam  alanına  iletilir. Bu sistemler  yapıya  herhangi  bir  değişiklik  yükümlülük  katmadan  dizayn  edilmelidir. Üç ana  başlık  altında  inceleyebiliriz.
         *Isı depolayıcı duvarlar
         *Çatı  havuzları
         *Entegre  sera  sistemleri
         *Ayrılmış  kazanç  sistemleri
Isı depolayıcı duvarlar ;
         Bu  duvarlar  yapının güneyine  yerleştirilmekle  birlikte  önünde bir  miktar  hava  boşluğu  bırakılacak şekilde  tek  cam veya  çift  cam ile  kaplanmıştır. Isı depolayıcı duvarlar  mimarinin izin  vereceği düzeyde beton  ,tuğla  ,taş  kerpiç  gibi malzemeler  dışında su  tankları da kullanılmaktadır  güneş ışığını  daha fazla  absorbe etmek  amacı ile koyu renge  boyanmıştır.Camdan geçen duvarla cam arasında kalan  ısı için yaşam alanına iletebilmek için masif  duvarın  alt  ve  üst  kısımlarına  transfer  kanalları  açılır. Kazanılan bu ısı depolayıcı duvarlardan  yaşam yerine  aktarılır , yaşam alanındaki soğuyan  ısı cam  ve masif duvarına yönlendirilir. Bu yapıya verilebilecek en iyi örneklerden biri  Fransa'da  mimar  Jacques Michel  ve  Felix  Trombe tarafından  1976 da yapılan Michel - Trombe evidir .
Çatı  havuzları ;
       Dam  havuz sistemi olarakta ifade edilir. Evin  çatısındaki  havuzun veya plastik torbalarının  doğrudan depoladığı enerji geceleri binaya enerji kaynağı olmuştur. Bu yapının üstüne kepenklerde konulmuştur böylece kepenkler gündüz açılıp ısı  depolanırken  gece  kepenkler  kapatılarak  ısının  dışarı  kaçması  engellenilir.

Entegre sera sistemleri ; 
       Bu sistem  direkt ve indirekt sistemin  kombinasyonu  olarak  düşünülebilir. Sera kitle  duvarı il yapıdan ayrılması  için  güneye inşaa edilir.  Temelde güneş ısını  sera içinde  depolanarak ısıya  dönüşür . Buradaki ısının  bir kısmı veya tamamı yapının diğer hacimlerine ya da dışarı gönderilir. Sistem ısıtılması düşünülen hacimle  doğru orantılı yerleşir. Başka hacimle olacak olan ısı transferi de entegre sera sistemi ile ısıtılacak yapı arasında  küçük transfer  kanalları  aracılığıyla gerçekleşir.Entegre sistemler monte edilebilirler. Fakat yapılmamış bir binaya monte edilmek  istenirse  hesaplanmadığı   için  problem  çıkabilir .
Ayrılmış  kazanç  sistemleri ;
        Bu  sistemde  güneş enerjisini depolayan  bölüm yaşam  yerinden  ayrı  olarak ısı kaybını en az  düzeyde  tutacak  şekilde izole  edilerek imal edilmiştir. Isınan  akışkan  havanın kendiliğinden yer  değiştirmesi  tekniğini  kullanmıştır. Bu  teknik güneye eğimli  araziye  uygulanır .Toplayıcı  yüzey  ile  ısıl  depo binanın altına  gelecek şekilde  yerleştirilmiştir.  Toplayıcıda ısınan hava yükselip  depoya gidiyor  oradan binaya  geçiyor  binada  soğuyan  havada  tekrardan  toplayıcıya  dönüyor .

YEŞİL MİMARİ


İnsanlar daha sağlıklı  daha yaşanabilir  çevreler yaratmak  hem fiziksel hem ruhsal ihtiyaçları için doğa ile bütünleşip çevre ile iç içe olmak istemişlerdir. Tarihte  yeşil kavramı süreklideğişmiştir.Antik mısırda doğa ve bahçeler kutsanmıştır. Öldükten sonra ki yaşama inana mısırlılar mezarlarına sevdikleri eşyaları koymanın yanı  sıra mezar duvarlarına bahçe resimleri yaparak  mutlu yaşantılarının ölümden sonraki süreçte de sürmesini istemiştir.
      Bu dönemde ormanlar kutsal sayılıp savaşlarda düşmanların ormanları yakılmıştır.Dönemin en önemli buluşu asma bahçelerde bir yapının doğaya benzetilmesi ile oluşmuş , doğanın ve yeşilin değerini yükselten yapılar oluşmuştur. Antik yunan kültüründe evlerde saksı olarak yaşantıya girmiş ve dinsel törenlerde de kullanılmıştır. Türk uygarlıklarında yeşil çok önemlidir. Türkler de biri ölünce onun anısını yaşatması önemli bir örnektir.Türk şehirlerinde en yeşil alanların mezarlıklar olması bunu kanıtlar niteliktedir.
      Endüstri devrimi ile başlayan hızlı kentleşme beraberinde bir çok sorun getirmiştir. Yoğun,sağlıksız olan altyapılaşma  çevre kirliliğine ve bunların canlılara verdiği zarar oluşmuştur. 19.yy da bu sorunlar çözülmek istenmiştir. Frederick law olmsted  Amerika'da   gelişen yeşil park projesi ile bunun öncüsü olmuştur. New york Central park'ı kapsayan bir çok park yapmıştır. Olmsted 'e  öre park kent yaşamının gerçeklerini  barındırmalı.
   Bahçe  şehir kavramının öncüsü Ebenezer Howard canlılar için en uygun çevrenin doğa ile ilşkili yollar bahçeler ve parklar olduğunu idda etmişir. Üç mıknatıs teorisi ise bunları formüllemiştir. Birinci mıknatıs alan  kentsel alandır. Bu alan doğanın nimetlerinden yoksun yüksek gelirli eğlenceli bir yaşamı sağlayacak olan bir  yer  olarak  belirlenmiş . İkinci mıknatıs  kırsal alandır doğanın saflığına ve güzelliğine rağmen düşük bütçe işsizliğin bulunduğu bir yerdir. Üçüncü mıknatıs alan ise  bahçe şehirdir kentsel ve kırsal birleşerek ortaya kaliteli bir şehir çıkmıştır.
20. yy da Le Corbosier ideal şehir kavramı üzerine çalışmalar yapmıştır. Zeminde bina kolonlarını yükselterek yeşilde sürekliliği vurgulamıştır.
     21.yy da  doğal denge bozulmuş yeşil alan kullanabilirliğini ve sürekliliği azalmıştır. Çevrebilimci Rene'ye göre insanlar buna adaptasyon sağlayabilirmiş fakat bir süre sonra bu adaptasyon kalıcı bir yıkıma sebep olacaktır. Mumfordun düşünceside bu tezi desteklemektedir. "Eğer bir çevre insanların ve diğer canlıların yaşam fonksiyonlarını, sağlık ve biyolojik ihtiyaçlarını karşılaya- biliyorsa, o zaman bir yaşam yeri olabilir" (Mumfrod . L.  1968 )
Fiziksel çevre sorunları biyolojik sağlığımız yanında psikolojik sağlığımızı da etkilemektedir. Kentsel değerlerin zayıflaması sosyokültürel değerlerimizi de zayıflatır.  Makro ölçekte yapılan mimari alan çalışmalarını mikro ölçeğe indirerek ekolojik mimari kavramını kullanmak gerekir. 21 . yüzyılın mimarisinin temel sorumlulukları enerji tasarrufu  yapabilmek , çevreyi kirletmemek ve "yeşil " ile direkt ilişki kurabilmek olmalıdır . Bitkiler yardımıyla ısı dengesi sağlanabilir , rüzgar kontrol edilebilir ve hava kirliliği azaltılabilir . En temel biyolojik bilgilerimiz , karbondioksit gazını özümleyen bitkilerin ihtiyacımız olan oksijen ürettikleridir . Bu düşünceler "YEŞİL MİMARİ " yaklaşımını destekleyen kavramları oluşturmaktadır . "YEŞİL MİMARİ " yaklaşımının ana hedefi "Yeşil " in mimariye entegre edilerek , adeta binayı oluşturan bileşenlerden biri olarak kabul edilmesi : makina veya elektrik tesisatı gibi kurgunun vazgeçilemez bir parçası olmasıdır.Mimar Oswald mathias ungers 'in  projesi bu yaklaşım için iyi bir örnektir. Bu projede çeşitli mekanlar katman olarak iç içe düzenlenmiştir , iç kısımda masif , korunaklı bir yaşama bölümü , sonraki kısımda ise yaşam mekanının bir parçası cam bir kabuğun örttüğü kış bahçesi vardır . Bu katmanı ise tüm yapıyı kaplayan ve yazın bitkilerin sarılabileceği ahşap bir strüktür sarmaktadır . En dış katman ; doğal açık mekan yani bahçe ise ağaçlar ve duvarı bitkilerle çevrilidir . Bu katmanlar iklim şartlarına adaptasyonu , enerji tasarrufunu ve doğal bir ortam oluşturmayı sağlayacaktır . Yaşama mekanı yazın sıcaktan , kışın soğuktan korunacaktır . YEŞİL MİMARİ kavramını en güçlü ortaya koyan , öncülük yapan bir tasarım grubu da SİTE 'dir . SİTE ; insanlığın yaşam yeri "Dünya " yı kurtarmayı amaçlayan çevreci yaklaşımı desteklemekte , projelerinde önemli mesajlar vermektedir . Grubun yöneticisi mimar James Wines ; Çevreci politikaların mesajlarıyla yeni bir çağı başlatıp , fiziksel çevreyi şekillendireceğini ve duyarlı her mimarın bundan köklüce etkilenmesi gerektiğini düşünmektedir . Grubun 1980'lerde yaptığı projeler bu yaklaşımın ilk uygulamalarıdır . Sevilla EXPO 92 ' nin alt teması küresel ekolojidir . Amaç , 21 . yüzyılın en önemli yeryüzü problemlerine duyarlılığı özendirmek , doğal çevrenin korunması ve kaynakların akıllıca değerlendirilmesini sağlamak için bir çalışma başlatmaktır . EXPO'da çevresel sorumluluk düşüncelerini yansıtan bir Dünya Ekoloji Pavyonu d a önerilmiştir . Bu pavyonda katılan her ülkenin araz i yapısını , bitki örtüsünü , su kaynaklarını tesis edebileceği bölümler ayrılmıştır . SİTE , EXPO 92 için yaptığı pek çok projeyle fuarı adeta "YEŞİL MİMARİ " sergisine dönüştürmüştür . Grubun ürünleri çevre sorunlarının bilincinde çevreye , doğaya ve tüm canlılara saygılı yapıtlar olmuştur .Mimar Adolfo natalinin  çalışmaları da  çevreye olan duyarlılığını eleştirisel bir bakışla anlatmıştır.Yeşille fonksiyonel bir amaç sağlamak kanısında değildir. Kentsel yeşil alanların azlığı konusundaki  olumsuz görüşlerini bina  cephelerinde cansız ağaçlarla sembolik anlatımda göstermiştir.
Oswald mathias ungerasın 'da benzer  bir düşüncesi vard Yatay düzlemde (zeminde) yapılabilecek peyzaj çalışmalarını bina cephelerinde denemiştir. Bu aslında insanların "yeşili yoğun yaşaması için binaya entegre etme çabasıdır. Ungers bina yüzey elemanları içinde tipolojik çalışmalar yapmıştır. (Balkonlar,nişlervb.)Mario Botta'nın Lugano Sanat Galerisi için yaptığı projede ana tema hem doğa hem  çevreyle uyum sağlamak hemde yeşilin tüm fonksiyonel faydalarını kazanmaktır. Babil'in asma bahçeleri böyle bir yaklaşım için tarihten alınabilecek önemli birer referanstır ve Botta bunu kullanmıştır. Landscape Architecture dergisinin organize ettiği "21.Yüzyılın Peyzajı" yarışması için mimar Roger Ferri Bahçe Kule adını verdiği bir proje önermiştir.Ferri yüksek bir ofis binasında çalışan insanın manzarasının çoğunlukla beton, çelik, cam, asfalt gibi yapay malzemeler olduğunu ve böyle bir yaşam kalitesinin yeniden değerlendirmeye ihtiyacı olduğunu vurgulayarak ihtiyaç programına "yeşiliden entegre eden çok katlı bir ofis binası ve her ofis katından ulaşılabilen düşey bir kent sel bahçe öneriyor. Jüri üyelerinden James Vines bu projeyi; tahrip edilmiş, eritilmiş doğanın mimariyi yeni bir şekil almaya zorlaması olarak yorumluyor. Kendininde yıllardır bu  düşünceyi paylaştığını ve kendi deyimiyle "doğanın intikamı" olarak ifade ediyor. Evrensel bir yaklaşım olan "yeşil mimari"nin Türkiye'de de bazı örneklerini görmek mümkündür. Expo 92 Türkiye Pavyonuda benzer bir yaklaşımın ürünüdür.

EKOLOJİK PLANLAMA



     Planlamada doğal çevre ve doğal mekanlar korumacı bir yaklaşımla ele alınmadığından bozulmakta ve yok olmaktadır. Hızla artan  nüfus , gelişmekte  olan  teknoloji ve sanayi ile birlikte insanoğlunun ekosistemler üzerindeki baskısı artmakta ve doğal çevrenin giderek yok olmasına ve yenileme gücünü kaybetmesine neden olmaktadır. Buna karşılık olarak, 1970’li yıllardan itibaren çevre sorunlarına karşı artan duyarlılık, pek çok alanda yeni yaklaşımlar ve teknik önlemlerin geliştirilmesini sağlamıştır. Planlama alanında ise doğal çevrenin bugünkü ve gelecek nesiller için en yararlı biçimde değerlendirilmesi, ona bağlı kaynakların korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasını amaçlayan yaklaşım olarak ekolojik planlama yaygın bir kullanım bulmuştur.
       Ekoloji kavramı , canlılar ile çevrelerindeki dünya arasındaki karşılıklı ilişkileri belirtmekte, yaşama ortamını oluşturan ortam faktörleri ile ortamın özelliklerini ve karşılıklı ilişkileri incelemektedir. Doğal kaynaklar planlama alanının ekolojik açıdan değerlendirilmesi için gerekli temel verilerdir. Doğal kaynakların tespiti, ekolojik analiz planlamanın temelini oluşturmaktadır. Alanın ekolojik karakterini ortaya koyan doğal faktörler; yeryüzü şekli, iklim, anakaya/toprak, su ve canlılardır.
      Planlama sürecinde doğanın korunması,geliştirilmesi ve geleceğe taşınması için en etkili araç ekolojik planlamadır. Planlama sürecinin aşamaları şöyle özetlenebilir: (Suher, 1985):  Sorunun tanımlanması,  veriler ve değerlerin sistemsel analizi, amaçlar, hedefler, veriler, değerler ve kriterler için kriterlerin belirlenmesi, seçeneklerin ortaya konulması, ortaya konulan seçenekler arasından seçimin yapılması,  uygulama ve geri dönüşle kontrol.
      Ekolojik planlama fiziksel planlamanın temel bölümlerinden biri olan genel anlamda ekolojik hedeflere yönelik fiziksel yani mekan düzenlemeye ilişkin planlamalardır.Ekolojik planlama ile fiziksel planlamayı karşılaştıracak olursak; Fiziksel planlama yaklaşımından ekolojik planlama yaklaşımına geçiş “İnsan için doğayı kullanma” yaklaşımından doğa ile birlikte nasıl yaşarız’a geçiştir.Doğal kaynakların bilinçsiz kullanımları nedeniyle tükenmeleri tür ve biyoceşitliliğin azalması ve yaşam ortamlarının yok olması, kirliliğin artması gibi sorunlara cözüm olarak doğanın korunmasına ve sürdürülebilir kullanımına yönelik ekolojik planlama yöntemi ve teknikleri geliştirilmiştir.
      Ekolojik planlama, Birleşmiş Milletler’de, 19. yüzyılın ortalarında Peyzaj Mimarisi’nin bir bölümü olarak gelişmeye başlamıştır. Peyzaj Planlama, peyzaj mekanlarının ekolojik-biyolojik ceşitliliğinin yanısıra strüktürel ve görsel çeşitliliğinin de optimum düzeyde gelişimini ve güvenliğini sağlamaktadır. Uygulamaların birbirine yapacağı zararları en az düzeyde tutarak, ekolojik strüktürel ve görsel açıdan optimum bir arazi deseni yaratmakta ve güvence altına almaktadır.
     19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyıl başlarına kadar geçen süre içinde ekolojik planlama ile ilgili ilk temel kavramlar ortaya cıkmıştır. Ekolojik planlama açısından ilk örneklerden sayılan Yosemite Vadisi projesi, 1864 yılında Olmsted tarafından geliştirilmiştir. Bu proje, günümüzde ekolojik planlama açısından hala en göze çarpan örneklerden birisidir. Ekolojik planlamanın en temel amacı; ekolojik, mekansal, ekonomik, sosyal ve kültürel sürdürülebilirliğin sağlanmasıdır. En genel anlamda ekolojik planlama, yenilenebilen sistemler olan tarım toprakları, su kaynakları ve ormanların korunmasını , doğal kaynakların kullanılırken verimlilik ve yararlılığının geliştirilmesini, çevreye verilen zararlı atıkların azaltılmasını, atıkların yeniden kullanılmasını,  kentsel planlamada makroformun verimlilik ve yararlılık eşikleri içinde oluşturulmasına yönelmesini amaçlamaktadır.
      Ekolojik planlamada ki temel hedeflerden bahsetmek gerekirse; Doğal ve yeşil alanların yoğunluğunun artırılması,temiz enerji kullanımı, çevre dostu teknolojinin kullanımı, ekolojik tabanlı kentsel, mekansal ve mimari yapıların planlama ve tasarımı, ekolojik ve çevre koruma konusunda  bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri,  ekolojik ulaşım çözümleri, denetleme ve izleme,  tasarrufun yaygınlaştırılması, çevre dostu ve uyumlu malzemelerin kullanımı vb. ekolojik önlemleri içermektedir.
      Ekolojik planlama bütüncül ve uzun vadeli çözümler üretmeyi amaçlayan bir planlama yaklaşımıdır.Gelecekte de ancak sürdürülebilir, yeşil alan dengesi kurulmuş , ulaşım alt yapısı oluşturulmuş, enerji verimliliği sağlanmış, karbon emisyonu dengelenmiş, ekolojik mimari tasarımı yapılmış , ekonomik ve sosyal açılardan dengeli ve sağlıklı şehirlerde yaşamak mümkün olabilecektir.Şehirlerin ruhunun ve kültürünün korunarak , enerji verimliliği ve tasarrufuyla , çevre bilincinin en üst düzeyde yerleşmesi amacıyla  gerekli projelerin oluşturulabilmesi için bir arada çalışılması büyük önem taşımaktadır.


MARİA PAPANİKOLAOU PRİSON PROJESİ

 Maria   Papanikolaou   Atina merkezli bir heykeltraş - sanatçıdır . Maria   Papanikolaou   Vital  Space takımının  son üyesidir.  Vital  Space  çağımızın  en acil  sorunları  hakkında  daha  derin  bir  farkındalık yaratmak ve  sanata  ulaşmak  ve dünya  çapında  daha  geniş  bir  kitleye  etkilemek  için  sanatın nasıl  kullanılabileceğini  hedeflemektedir. Kısacası  Vital  Space  dünyayı  değiştirmek için  sanatın  gücü   inancı  üzerine  kuruludur.  Maria  Papanikolaou  'da  üyesi  olduğu bu takımın  felsefesini  eserlerine   yansıtmıştır .                                                                                                                                                        
        Ulusal  &  Kapodistrian Üniversitesinde  2000 - 2005  yılları arasında Hukuk okumuştur. 2008   yılında  Edebiyat Fakültesi   lisans  edinme programını tamamlamıştır .  Kraliyet   Sanat Akademisi'nde  Güzel  Sanatlar  okumak  için  2004  yılında  Hollanda'ya  gitmiştir.  Güzel  sanatlar   mastırını  Yunanistan'da  Güzel   Sanatlar  Üstün  Okulunda    2009 - 2011  yılları  arasında tamamlamıştır.                                                                                                                                                                               
      Yunanistan  ve  Hollanda'da  çeşitli  sergilerde  yer almıştır.  Çalışmalarında genel olarak hapishane ve kaçış temasını kullanmıştır.
Maria   Papanikolaou  ' nun etkilendiğim projesi ise Prisondur.Sanatçı bu projeyi 2008  yılında yapmıştır.Proje tek  bir  hapishane  hücresi  görsel  eserin  kopyasına  dayalı performans sanatı ve video enstalasyonudur. Sanatçı burada üç boyutlu hapishane hücresi inşa ediyor.Bu hapishane hücresi boyutları   2,5m x  2,5m x 3m dir. Sanatçı  yeniden bu  imajı  arkadaki  projeksiyonu kullanarak yansıtmıştır. Her  iki  hücrede  birbirleriyle  etkileşim halindedirler. Performansın sonunda her  ikiside hücrelerinden  çıkabilmiştir. Performans  gösterisinin  sonunda her iki hücreninde boş olduğu görüntüler gösterilmiştir.Gerçek  olan  ve   sanal  olan  iki  hücreyi  yanyana  koyarak sanatçının yorumlamaya   çalıştığı , farklılıklar , ve  benzerlikler   arasında  sınır  olmakla  birlikte   sanatçı bunu iki  şıkta     açıklamış  ;
a ) hapsedilme  duygusu  bir  kişi  için  yaşamının olmadığını  ,  esir tutulduğunu  ve  çaresiz olduğunu   hissetmek    ve  
b)  zorunlu hapis  kuralı.
Proje  süreci  21 dakikadan oluşmaktadır . Projede  kullanılan malzemeler  ise  ahşap  , metal  ve
kumaştır. Benim bu projede etkilendiğim  nokta ,  projedeki  demir  parmaklıkların  kişinin üstünde oluşturduğu psikolojik baskı  ve  kendini  çaresiz hissedip ne yapacağını  bilememe  durumudur. Projede  de görüldüğü   gibi   kişinin  esir   bulunduğu   hapishane  kapısı   kilitli   olmamasına
rağmen o  an  ki bunalım  ve    parmaklıkların  üstünde  oluşturduğu  baskıdan  dolayı  hapsedilen
kişi  bunu  oldukça geç  farkediyor. Kendi projemde  de  amaçlarımdan birisi   Prison projesinden ilham alarak   kullandığım oldukça  büyük  parmaklıklar   ve   genel  olarak   bilinen  hapishane
temalı  kıyafetlerde ki  siyah  beyaz şeritleri   parmaklıkların  üstünde  kullanarak    insanların   geçebilecekleri  bu  geniş geçitten geçerlerken  gösterebilecekleri  tepkiler ,  ruh  halleri   ve
psikolojik  olarak  ne hissettiklerini  analiz edebilmektir.



Maria  Papanikolaou  PRİSON ile ilgili görsel sonucu
Maria  Papanikolaou  PRİSON ile ilgili görsel sonucu







KRİSTAL SARAY



Kristal Saray, (The Crystal Palace) 1851'de Londra'da düzenlenen 1. Dünya Sergisi'ni barındıran demir ve cam konstrüksiyon büyük sergi salonudur. 1849'da İngiltere kraliçesi Victoria'nın kocası Prens Albert, bütün uygar ülkelerin katılacağı uluslararası bir sergi düzenleme düşüncesini ortaya attı.Tasarıyı gerçekleştirmek üzere planlar hazırlandı, öncülüğünü Kraliçe Victoria'nın yaptığı bağışlarla parasal destek sağlandı. Sergi 1 Mayıs 1851'de Kristal Saray'da açıldı.Bir bahçıvan ve çevre düzenleyicisi olan Joseph Paxton'ın tasarladığı Kristal Saray çiçek seraları örnek alınarak yapılmıştı.Planı dikdörtgen biçimindeydi ve kütlesi, ortadaki en yükseği olmak üzere, uzunlamasına beş kademeden oluşuyordu. Tam ortasında daha yüksek ve üzeri beşik tonozlu bir bölüm yapıyı dikine kesen bir tür transpet gibi yerleştirilmişti, ama uçları dikdörtgenin dışına taşmıyordu. Yapı prefabrikasyon yönetimiyle hazırlanmış bir dizi demir taşıyıcı ile bunların arasına yerleştirilen cam levhalardan oluşuyordu.Dönemin teknolojik olanakları nedeniyle bu cam levhaların uzunluğu ancak 1.25 m'ydi. Yapının uzunluğu 564 m, genişliği 139 m, yüksekliği de 20 m'ydi. Asma katlarıyla birlikte 74, 400 m²'ye yakın bir sergi alanını içeriyordu.Zamanı için gerçekten ürkütücü sayılabilecek bu ölçülerine karşın yapı 6 ay gibi kısa bir sürede ve düşük maliyetle tamamlanmıştı. Bunun nedeni yapımda prefabrikasyonun uygulanması, yani bütün parçaların önceden hazırlanıp inşaat yerinde yerlerine uygulanmasıydı.  Başarısıyla yaratıcısına Sir unvanını kazandıran Kristal Saray 1854'te sökülüp Syndenham'e götürülerek başka bir düzende yeniden kuruldu. 1866'da geçirdiği bir yangından zarar gördü ve onarıldı.1936'daki bir yangında ise tümüyle yandı; ayakta kalan kuleleri de II. Dünya Savaşı'nda İngiltere'ye saldıran Alman uçaklarına hedef oluşturduğu gerekçesiyle 1941'de söküldü.
KRİSTAL SARAY ile ilgili görsel sonucu
KRİSTAL SARAY ile ilgili görsel sonucu

MİMARLIKTA MEKAN ALGISI


Mekan, genel olarak insanı çevreden belli bir ölçüde ayıran ve içinde eylemlerini sürdürmesine elverişli olan boşluk ve sınırları gözlemci tarafından algılanabilen uzay parçası olarak tanımlanabilir.Mekan, mimari ürünü ortaya koyan temel koşuldur.Mimari eylemin ilk basamağı olarak insan kendisini güvende hissettiği sınırlı bir hacim yaratmıştır. Kavramakta güçlük çektiği evrensel boşluğu ve doğal çevrenin bir parçasını bir veya birkaç yönde sınırlandırmış, onu içe dönük, kendisine özel bir boşluk haline getirmiştir.
“Mekan sürekli olarak varlığımızı sarıp sarmalar, mekansal hacim boyunca hareket eder, biçim ve nesneleri görür, sesleri duyar, esintiyi hisseder ve bahçede açan çiçeklerin kokusunu alırız. Mekan ahşap ve taş gibi maddesel bir özdür. Ancak doğası itibariyle biçimsizdir. Onun görsel biçimi, ışık kalitesi, boyutları ve ölçeği tamamen toplam biçimin elemanları tarafından tanımlanan sınırlarına bağlıdır. Mekan kavranıp çevrelendikçe ve bir kalıba sokulup biçimsel elemanlar tarafından düzenlendikçe mimarlık varlık kazanır.”Mimarlık Biçim Mekan ve Düzen, Francis D.K. Ching Mekanı Oluşturan Bileşenler Mekanı oluşturan çeşitli bileşen ve öğeler, mekan örgütlemede farklı roller üstlenirler ve mekanın bütünsel etkisi üzerinde son derece önemlidirler.Mekan bileşen ve öğeleri kullanıldıkları yere göre mekansal örgütlenmede sınırlayıcı, yönlendirici, odaklayıcı, birleştirici veya ayırıcı roller üstlenebilirler. Bu roller gözlemciye o mekanı kavrayabilmesi için gerekli ipuçları verir.

İNGİLİZCENİZİ GELİŞTİRMEK İÇİN İNGİLİZCE ALTYAZILI DİZİ VE FİLM SEYRETME



Eğer ingilizcenizi geliştirmek istiyorsanız yabancı dizileri, filmleri izlemek, ingilizce öğrenirken yapılabilecek en faydalı işlerden biri.Bu dizileri veya filmleri İngilizce altyazılı izlemeniz, türkçe altyazılı izlemenizden çok daha faydalı olacaktır.
Aynı zamanda  yabancı ülkelerdeki Late Night Show, Conan, The Tonight Show with Jimmy Fallon gibi programları izlemeniz ve takip etmeniz kelimeleri telafuz etmenizde oldukça faydalı olacaktır.
İlginizi çekebilecek film veya diziler seçin. Şayet sıkıcı bir film seçimi yaparsanız sıkılacaksınız. Eğer sıkılırsanız da dikkatinizi bir alana toplamanız zor olacaktır.
Seyrettiğiniz dizi veya filmin İngilizce seviyenize uygun olması da önemli diğer bir husus. İzlerken duyduğunuz bazı kısa söz öbeklerini tekrarlayın sonradan hatırlamanız daha kolay olur.
Bazı ingilizce altyazılı film veya dizi izleyeceğiniz siteler;
http://ororo.tv/en
http://www.filmold.com
http://xmovies8.tv/
http://filmold.com/









İNTERNETİN GAZETESİ - BODRUM YUNAN ADALARINDAN PAHALI


Gelecek planlarınızın içinde tatil yapmak varsa eğer İnternetin Gazetesi'nde ki  Bodrum Yunan Adalarından pahalı isimli Emrah Yedekçi'nin yazısını mutlaka okumanızı  tavsiye ederim.Oldukça faydalı ve bilgilendirici bu yazıda Bodrum'un Yunan adalarından bile pahalı olmasından bahsedilmesinin yanında Bodrum'da nerede yemek  yenileceğine kadar tavsiyeler bulabilirsiniz.

/http://www.internetingazetesi.com/bodrum-yunan-adalarindan-pahali/

25 Aralık 2016 Pazar

MİMARLAR İÇİN DİJİTAL REKLAM VE TANITIM İMKANLARI



Dijital Reklamcılık nedir ? Pazarlama ve tanıtım yöntemlerinin daha verimli hale gelmesinde teknolojik gelişmeler büyük rol oynuyor. Dijital reklamcılık kavramı, firmaların ürün ve hizmetlerini hedef kitlelerine online yollardan duyurabilmelerini sağlayan teknolojik yenilikler arasında yer alıyor. Online dünyanın fiziksel dünyayla bu denli iç içe geçmesi de tanıtım yöntemlerinin dijital kanallarla entegre olacak türde geliştirilmesine ön ayak oluyor.
Dünya çapında dijital medyanın reklamlardaki payı, 2006’da %8 iken 2009’da neredeyse iki katına çıkarak %15 olmuştur.
Buna ortalama bir insanın İnternet'te televizyon başında geçirdiği kadar zaman geçirdiği olgusunu eklediğinizde, büyümesinin hala ilk aşamalarında olan bir endüstri için çarpıcı istatistikler çıkıyor karşımıza.Burada; dijital reklamcılığı tanımlayan genel sorulardan ve temel hususlardan bazılarını irdeleyeceğiz, dijital reklamcılığın pazarlama karışımında oynadığı role ilişkin bakış sağlayacağız ve günümüzün pazarlamacıları için sunduğu teknolojilere, tüketicilere, ölçüm araçlarına ve yaratıcı fırsatlara göz atacağız. Ve dijitalin sadece büyük markaların kampanyalarında değil, tüm pazarlama kampanyalarında oynadığı rolü inceleyeceğiz. Evet, İnternet ile televizyon veya ulusal basın arasında bağlantı kuran bir çapraz medya kampanyası yaratmak istiyorsanız, buna uygun bir bütçenizin olması gerekir. Ancak dijital medyanın güzel tarafı, sonuçları hedefleyebilme ve ölçme kabiliyetine sahip olması ve dolayısıyla niş oyuncular için bile fırsatlar sunmasıdır.
( “Niş pazarlama” göreceli olarak benzer niteliklerde mal/hizmetlere gereksinim duyan, bir ya da daha çok benzer özelliği paylaşan, küçük bir tüketici kitlesinin istemlerini daha iyi karşılamak amacıyla geliştirilen pazarlama faaliyetlerine denir.)Şunu hatırlamakta fayda var: Dijital demek sadece İnternet demek değil—mobil telefonlar ve oyun platformları da var. Dijital devrim, insanların medya tüketme biçimlerini önemli ölçüde değiştirmiş durumda. Televizyon, radyo ve yazılı basın hala temel araçlar ama dijital, birçok insanın günlük yaşamında açıkça önemli bir yer tutuyor. İnsanlar, geçmişte yapamadıkları ölçüde içerik - ve reklam – paylaşıyorlar. İnternet’ten önce viral pazarlama, kulaktan kulağa yayılan bilgiye dayanıyordu ve sosyal medya, tüketicilerinize ne zaman, nerede, nasıl yaklaşmanız gerektiğini ve bazen yaklaşmamanızın daha iyi olup olmayacağını ele alırken duruma yeni bir karmaşıklık katmanı eklemiştir.Dijital reklamcılık hakkında kesin olarak söyleyebileceğimiz bir şey var: Halihazırda pazarlama karışımınızın bir parçası değilse, kısa süre içinde planlarınıza zorla girmeye başlayacak.Şimdiden çoğu yerde karşımıza çıkmakta bunlardan biriside web tasarım siteleri.
(Viral pazarlama: Kendi reklâmını yapan ve kendi kendine devam eden bir tür pazarlama yöntemidir.Buradaki temel unsur, ziyaretçilerin gördükleri şeyi son derece ilginç/yararlı bulması ve sitenin reklamını yapmaya gönüllü olmasıdır. “Viral” denmesinin nedeni ise başarılı olması halinde virüs gibi etkili olmasıdır.)
Dijital reklam türleri, günümüz koşullarında markaların adlarını çok daha geniş kitlelere duyurabilmesine imkan veriyor. Ancak yapılan analizler ve iyileştirmeler sonucunda söz konusu reklam türlerine her geçen gün bir yeni özellik ekleniyor. Reklam çalışmalarından hedeflenen verimi alabilmek için ise faydalanılacak online reklam yöntemleri hakkında detaylı bilgi sahibi olmakta fayda var.

Dijital Reklam : Reklam Ağları

Reklam ağları, reklamveren firmaların güvenilir mecralarda pazarlama çalışmalarını gerçekleştirebilmelerini ve doğru kitleye ulaşabilmelerini sağlayan aracı platformlardır. Ayrıca yayıncıların da mecralarında yayınlanan reklamlardan en yüksek geri dönüşü alabilmeleri için gereken desteği sunan ağlardır. Reklamveren ve yayıncı arasında bir anlamda köprü görevinde bulunan reklam ağları, her iki tarafın da hedefledikleri başarıya ulaşabilmelerinde etkin bir rol oynuyor.
Firmaların pazarlama amaçlarına en doğru hizmet eden reklam ağını belirlemeleri, elbette dijital dünyaya giriş yaparken atılması gereken adımların başında yer alıyor. Bu nedenle ağları sundukları hizmetlere göre inceleyerek en uygun olanı ile yola devam etmekte fayda var.

Reklamverenler İçin Reklam Ağlarıyla Çalışmanın Avantajları

Reklamverenler, ağlar sayesinde birçok farklı reklam seçeneği ve yayıncı arasından hedef kitlelerine en uygun platformlarda en uygun reklam türleriyle kampanyalarını yürütebilirler. Aynı anda dilediği kadar platform üzerinde kampanyasını yönetebilen reklamveren firmalar, bu sayede yüksek erişim oranlarına ulaşabilirler.
Bunun yanı sıra reklam ağları, firmalara hedef kitleyi kategorilerle detaylandırarak hedefleme yapabilme olanağı sunabiliyor. Ayrıca firmalar, belirledikleri bütçeye göre medya satın almaları yapabiliyor ve böylece hedef kitlelerine en uygun fiyatlarla erişebiliyorlar.
Çağın koşullarına uyum sağlayarak dijital dünyaya adım atan firmalara, reklam kampanyaları için uygun olan çözümleri ve platformları belirleyebilmesinde reklam ağları büyük kolaylık sağlıyor. Ancak firmaların maksimum verim alabilmelerinde birlikte çalışacakları reklam ağının seçimi önem taşıyor.

Dijital reklam dünyasında önümüzdeki 5 yılda neler değişecek?

Online reklam sektörü, günümüze kadar geçirdiği süreçte çok büyük bir ilerleme kaydetti. Firmaların dijital reklam yatırımlarında yaşanan artış da sektörün büyümesine katkı sağladı. Bu anlamda hedef kitleye ulaşma yönünden firmalara pek çok avantaj sağlayan online reklamcılığa ilişkin yatırımların; önümüzdeki yıllarda geleneksel reklamlara yapılan harcamaların önüne geçmesi bekleniyor.
Forrester Research tarafından gerçekleştirilen araştırma da bu görüşü kanıtlıyor. 2016 yılında dijital reklam harcamalarının tüm dünyada televizyon reklamlarının önüne geçeceği ön görülürken, 2019 yılında dijital reklam yatırımlarının reklam sektöründeki tüm harcamaların yüzde 36’sını oluşturması bekleniyor.
Araştırmadaki bir başka öngörü de, online video reklamlarına yapılan yatırımların yakın gelecekte tüm dijital reklam harcamalarının yüzde 55’ini oluşturacağı yönünde. Mobil reklamların ise, önümüzdeki 4 yıl boyunca, online reklamcılıkta yıllık yüzde 13,7’lik bir büyüme yaşaması bekleniyor.
Ölçümleme araçları gelişecek
Online reklamcılıkta hedef kitleye uygun pazarlama stratejisi belirlemek için, reklamverenlerin ölçümlemeye verdikleri önem artıyor. Dijital reklamcılığın ölçümleme yönünde sunduğu avantajlar sektörü daha güçlü hale getiriyor. Reklam ağlarının sunduğu ayrıntılı raporlar yatırım geri dönüşünü hesaplamak adına reklamverenlere yardımcı oluyor. Bu anlamda önümüzdeki yıllarda ölçümleme ve analiz konusunda da gelişmelerin yaşanması bekleniyor.
Yayın sektöründeki gelişmeler
Tüketici alışkanlıkları, ilerleyen teknoloji ve bu teknolojinin doğurduğu yeni ihtiyaçlar sonucu yayıncılık sektörü de dijitale yönelmeye başladı. Televizyon kanalları, gazeteler, dergiler çeşitli online hizmetlerle internet kullanıcılarının ilgisini çekmeye çalışıyor. Basın-yayın sektörünün de dijitalleşmeye başladığı günümüzde reklam yatırımlarının da bu alana kayması kaçınılmaz bir son olarak görülüyor. Tüm sektörlerde yaşanan bu değişimin, online reklam yatırımlarını; satış, pazarlama ve tanıtım hedefi taşıyan tüm işletmeler için zorunluluk haline getirmesi bekleniyor.
Reklam değerleri ve performansı endişeleri
Yapılan araştırmalar reklamverenlerin, dijital dünyanın ne kadar güçlü ve cazip olduğunu bilseler de bu alana ilişkin yatırımlarında şeffaflıkla ilgili kaygılar duyduğunu gösteriyor. Yatırım geri dönüşünün hesaplanması, reklam harcamalarının şeffaf olarak raporlanmasına dair kaygılar zaman zaman reklamverenlerin yatırımlarını sınırlamalarına da neden olabilir. Bu noktada profesyonel ve güvenilir bir reklam ağı ile çalışmak reklamverenlerin kaygılarının ortadan kalkmasına yardımcı oluyor. Önümüzdeki yıllara ilişkin öngörüler de dijital reklam ağlarına daha fazla görev düşeceğini yönünde.



Türkiye’de gerçekleşen reklam yatırımlarını düzenli olarak ölçümleyen Reklamcılar Derneği, 2015 yılına ait sonuçlarını bugün açıkladı. Üye medya ajanslarının verileriyle hazırlanan sonuçlara göre, reklam yatırımları bir önceki yıla göre yüzde 9 oranında büyüyerek toplam 6.474 milyon TL’ye ulaştı. Reklam yatırımlarının en hızlı büyüyen kategorisi olan dijital reklamlar pastadan en fazla pay alan ikinci kategori aynı zamanda.




Dijital, basılı mecralardan pay çalmaya devam ediyor
Verilere 2015 yılında en çok yatırım yapılan mecra tüm yatırımların yüzde 50,5’ini alan TV oldu. İkinci sıraya yükselen dijital reklamların tüm reklam yatırımları içindeki oranı yüzde 22,9; onu yüzde 15,4 ile basılı reklamlar izliyor.



Geçtiğimiz yıl için dijital/basılı oranının sırasıyla yüzde 21/17 olduğu göz önünde bulundurulduğunda dijitalin basılı mecralardan pay çalmaya devam ettiği net bir şekilde görülebiliyor.
Reklam yatırımlarındaki büyümede dijitali yüzde 14,8 ile sinema; yüzde 7,7 ile açık hava ve yüzde 1,9 ile radyo reklam yatırımları izliyor.

Mı̇marı̇ alanda yenı̇ medyada reklam platformları

Mimari Reklamlar Nasıl Çoğaldı?
Yeni medya teknolojileri ve uygulamaları günümüzde sanatçıların ve tasarımcıların çalışmalarında pek göz ardı edemeyecekleri bir alan haline gelmiş durumda. Bugünün teknolojilerinin durumu ve bunların sosyal etkileri sadece gündelik yaşantımızı değil, algılarımızı ve kavramlarımızı da değiştirmiş bulunuyor.
Yeni medyanın kullanımı daha yaygın değilken şirketler kendi reklamlarını yapabilmek, müşteriye ulaşabilmek için billboard vb. kullanırlardı. Ama günümüzde neredeyse herkesin elinden düşürmediği başta akıllı cep telefonları olmak üzere bir çok teknolojik alet sayesinde kurum veya kuruluşların reklamları çok ta uzakta değil. Arama motorunda yazılan bir kelime bile yeterli olabilir hale geldi. Bir başka yöntem ise günümüzde mail adresi olmayan insan çok azdır herhalde. Büyük firmalar kendi reklamlarını, yapmış oldukları işleri gösterebilmek ilgi çekebilmek için mail adreslerine postalar gönderiyorlar.
Günümüzde şirketlerin artması rekabet ortamını da getirmekte. Böyle olunca da firmaların kendi reklamlarını iyi yapmaları gerekmekte. Bir çok firma içinden ayırt edilebilmelidir. Firmalar mimari alanda reklamlarını yaparken artık plan, render düzeyinde kalmak yerine 3d turlarla da ilgi çekebilmekte.

• Mimari Amaçlı Yeni Medyayı Nasıl Kullanırız? 
*İşimize yarayacak olan hazır çizimler ( tefriş vb.)
* Örnek proje inceleme ( erişilen bilgilerin doğruluğunu sorgulamak gerekir.)
* Güncel mimari haberleri, sergileri, workshopları takip amaçlı
*Çizimlerini, tasarımlarını beğendiğimiz kişi ya da kuruluşları. Bu tarz amaçla girilen sitelerin en alt kısmında mimari alanda iş yapan firmaların reklamlarını görmek mümkün.

• Mimari Paylaşım Platformları
•Forumlar
•Facebook
• Twitter
• Instagram
• Arkitera
• Kolokyum
• Bloglar vb.

Mimari paylaşım platformları sayesinde kişi veya kuruluşlar tanınmışlığı arttırıp kendi reklamlarını yapıyorlar.
‘Mimar’ kelime kökünü içeren isimde bir twitter hesabı açıp, daha sonra bu hesap üzerinden mimarlıkla ilgili paylaşımları kesmeyip , sonraları ise kendi mimarlık şirketinin ismiyle değiştirilmesi örnek olarak verilebilir. Mimari amaçla yapılan reklamlar sosyal ağlarda konuşulan bir hal aldı. Konuşuldukça akılda kalan bir isim haline geliyor. Yeni medyaya verilen reklamlarla gözümüz bir şekil de o reklamları görüyor ve bilincimize işliyor.
Yeni medyada yapılan reklamlar sayesinde iş bulma imkanlarında da bir artış görülmektedir.
Çeşitli platformlarda platform üyeleri, kendi ürettikleri tasarım, proje vb. içerikleri paylaşabilir ve platformda bulunan birçok farklı sosyal ağ fonksiyonlarını kullanarak birbirleri ile iletişime geçebilirler.
Mimari Platform dahilinde ayrıca, gelişmiş bir marka ve ürün katalog sistemi bulunmaktadır. Üyeler; gelişmiş katalog sistemi sayesinde, marka ve spesifik ürün araması yapabilir, seçtikleri markaları takip edebilir ve seçtikleri ürünler ile kişisel arşiv sistemi oluşturabilirler.

“Mimari Medyada Söylemler” konferansı mimari medyanın yapılı çevre üzerindeki rolünden, basılı yayın/dijital yayın ikilemine, mimari medyadaki talep ve iktidar ilişkilerinden mesleki sorunlara dek pek çok konu tartışıldı.Bu konferansdan bazı başlıklar;

Gündem Belirlemede Medyanın Rolü
Medyanın iletişim aracı olarak gündem oluşturma ve belirleme gücüne dair olarak , Mimarlık dergisinden Bülent Tuna, belirtmek istediği konunun mimarlık medyasının yapılı çevre üzerindeki rolü olduğunu vurguladı.
Yaptığı kısa araştırmaya dayanarak Türkiye'de toplamda 100'ü aşkın mimari kaynak olmasına rağmen, mimarların etkinliğinin yeterli düzeyde olmadığını vurguladı. Bununla birlikte mimari medyayı sadece resimli baskılar olarak tanımlamanın haksızlık olacağını belirten Tuna, ciddi dergilerin varlığına, yayınların çok olmasının farklılıklara olanak tanıdığına dikkat çekti ve ekledi: "Medyanın toplumdaki mimarlık kültürünün gelişmesinde etkili olacağını düşünüyorum."

Bir Paylaşım Ortamı Olarak Medya
Medyayı bir ortam olarak ele alan Yapı Dergisi'nden Yasemin Enginöz medyanın sadece yayınları kapsamadığını, çok fazla etkinlik yapıldığını ve mimarlık medyasının aslında bir bütünü kapsadığını belirtti. Enginöz, yapı sektörü ile oldukça iç içe olan mimarlık medyasının sadece mimarlık ile sınırlanamayacağını ve kitlenin tamamına hitap etmesi gerektiğini vurguladı.
Süreli, kişisel ve dijital yayınların yanı sıra çok yaygın olan dekorasyon dergilerinin varlığına dikkat çeken Enginöz, mevcut ortamda dijital yayınların hem kolay erişilebilir hem de maliyetsiz olması açısından çok daha yaygınlaşabileceğini ve mimarlığın doğru anlatılmasında, gündemin belirlenmesinde oldukça ön açıcı olabileceğini belirtti.
Arkitera'nın kurucu ortağı Ömer Yılmaz, Arkitera.com'un Hüseyin Kahvecioğlu'nun kurmuş olduğu Anaftar Pafta'dan sonra mimarlık alanındaki ilk internet yayını olduğunu belirtti. Yılmaz'a göre mimari medyada 4 önemli aktör var ve bunlar: Arkitera, Yapı Endüstri Merkezi, Tasarım dergisi ve Depo. Arredamento Mimarlık Boyut yayınlarının prestij dergisi. XXI dergisi ile Mimdap ise kendi güçleri ile ayakta kalmaya çalışıyor Ancak yine de mimarlık medyasının yapı sektörü üzerinden beslendiğinin üzerinde önemle durdu.

Mimari Medyada Konum ve Söylem İlişkisi
Mimar Uğur Tanyeli mimarlığın çok farklı alanları ve anlamları olduğunu belirtti. Medya ve mimarlık arasındaki ilişkinin zorluğuna ve mimari medya kullanıcılarının monolotik bir bütün olarak ele alınamayacağına değinen Tanyeli, bu alanda sayısız aktör bulunduğunu ve dijital medya ile basılı yayınların konuları ele alış ve sorgulayış biçimlerinin büyük farklılıklar taşıdığını ekledi.

Mimari medyanın mimarlığın kapalı çevresinin çözülmesinde önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Yasemin Enginöz kitap ve dergi gibi statik yayınların yanı sıra Yapı'nın dijital medyada da akmasını planladıklarını belirtti. Güncel medya dendiğinde derginin bunu karşılamada yetersiz kaldığını vurgulayan Enginöz, dergi okuyucusunun ise farklı beklentileri olduğunu ekledi. Yapı dergisinin bir şeyleri kırma amacı gütmediğini belirten Enginöz dergi işinin seçici olmayı gerektirdiğini ve aynı seçiciliğe dijital yayın aşamasında da devam edeceklerini ancak artık herkese daha kolay ulaşabileceklerini ekledi.
Kenan Güvenç'in Arkitera'ya dair olarak "dijital medyada hem sosyo-iktisadi hem de imgesel bağlamda bir mimarlık borsası oluşturulabileceği" sorusuna basılı yayınlardan her zaman için daha çok reklam geliri elde edildiği cevabını veren Ömer Yılmaz, Türkiye'nin en çok reklam alan yayının RAF Ürün Dergisi olduğunu vurguladı. Mimari medyanın gayrimenkul sektöründen bağımsız hareket edemeyeceğini ancak kişisel "blog"lardan ve özellikle Twitter'dan çok güzel muhalif yayınlar yapıldığından bahseden Yılmaz'ın görüşü basılı yayının çok yakında ortadan kalkacağı ve medyanın bireysel yayıncılığa doğru gideceği yönünde.

Üretim aşamasını çok katmanlı bir süreç olarak yorumladıklarını belirten Enginöz, konuya daha farklı bir noktadan yaklaştı. Enginöz'e göre dijital yayınların en önemli özelliklerinden biri aynı ürünün yeniden üretimine olanak sağlamasıydı. Sürecin ilk aşamasının üreticiye geri dönüş ikinci aşamasının ise ortama ve kamusal alana geri dönüş olduğunu belirten Enginöz, bu strüktürün geçişin geniş kitlelerce yapılmasını mümkün kıldığını belirtti. İdeal medya denen şeyin olmadığı, aralarda boşluklar bulunduğu ve bu boşlukların doldurulması gerektiği görüşünü savunan Enginöz, yaptıklarının da buna karşılık geldiğini söyledi.
Kolokyum.com'un ise bu bağlamda durduğu yer daha farklı. Mimari medyada durdukları noktayı yarışma bazlı olarak tanımlayan Evren Başbuğ, mimari paylaşım açısından bir platform sunduklarını belirtti. Başlarda proje elde etmek adına çok fazla efor sarf ettiklerini ancak şimdi yarışma sonuçları açıklandıktan sonra kişilerin kendi sayfalarında vakit kaybetmeden yayınladıklarını söyleyen Başbuğ, telif hakkı ile ilgili bir sorun yaşamadıklarını ekledi. Başbuğ'un görüşüne göre bu geleneksel medyanın ulaşamayacağı bir hız. Ona göre, basılı yayınlar tamamen ortadan kalkmasa bile kendini yenileyemeyen kaynaklar ortadan kalkacak. Yasemin Enginöz ise içeriklerin söylem yarattığını belirtti. Telif hakkı bu kadar kolay dağıtıldığı zaman sınırların yıkıldığını, YEM'in her şey için telif ücreti ödediğini, giderleri olan, çok fazla sayıda ve nitelikli personeli bulunan kurumsal bir yapı olduğunu vurgulayan Enginöz giderlerin ancak reklamlarla kapatılmaya çalışıldığını ekledi.
Tartışma, mimarlık medyasının duruşu, konumu ve ürettiklerine dair oldukça ilginç, yenilikçi ve çok sesli bir platform oluşturdu.

MİMARLARA YÖNELİK PAZARLAMA HAKKINDAKİ GERÇEK
Mimarlara yönelik başarılı pazarlama, ideal potansiyel müşterilerin ilgisini, arzusunu ve eylemini ortaya çıkarmaktadır.
Bir mimarlık firmasını başarıyla pazarlamak için takip edilmesi gereken belirli bir formül var. Pazarlama formülünün ilk kısmı "Dikkat" 'dir.
Potansiyel müşteriler sizin bulunduğunuzu veya nerede bulacağınızı bilmiyorsa, daha fazla iş bulmak zor olacak!
Dikkat çekmek için, potansiyel müşterilerin sizi ve firmanızı duyabilmesi için bir yol olması gerekir.Bunun için yapılabilecek şeylerden bazıları;
*Bir endüstri yayını için bir makale yazma
*Blog veya web sitesi açmak
*Yayınlanmış bir projeye sahip olmak
*Dijital reklamlar ve tanıtımlar
Potansiyel müşteriler varlığınızın farkında olduktan sonra, sizin ve firmanızın çalışma konusundaki ilgisini artırmak sizin işinizdir.
“Daha iyi" olduğunuzu nasıl ispatlayabileceğinizi düşünebilirsiniz.
Bununla birlikte, "daha iyi" olduğunuzu kanıtlamak zor ve aynı zamanda çok özneldir. Daha iyi olduğunuzu ispatlamaya çalışmak yerine, paketin öne çıkması ve ideal müşterilerinizi çekmenin çok daha kolay bir yolu var: ne kadar farklı olduğunuzu gösterin.Eğer biraz dikkat çektiysek şimdi bu ilgiyi yükseltmek ve arzuya çevirmek gerekir.
Arzu, müşteriyi sizinle çalışmaya zorlayan güçlü bir duygudur.
Bu isteği oluşturmak için, müşterilerin ihtiyaçlarını ve hedeflerini anlamak gerekir.
Formülümüzün son kısmı "Eylem".
Çoğu mimarlık firması pazarlaması başarısız çünkü güçlü, müşteri odaklı bir fayda içeren net bir çağrı yok.
Satış süreçlerindeki her pazarlama mesajı ve adımında, başka bir işlem yapmak için bir davetiye bulunmalıdır.
"Gelecek salı günü görüşürüz" veya "birlikte ne zaman birlikte çalışabiliriz?" Diyerek bu kadar basit olabilir.